Ana içeriğe atla

ŞİİRLER

Bir çok şiirden bir'azı...

Mataramda Tuzlu Su

...
Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
...
boynumda
bana yargı yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler
sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
...

İsmet Özel

Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü

Yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka
sonuçları bir bir gözden geçiriyorum
pulluklarla devrilen toprağın ıslaklığındaki can
madenlerin buharından elde edilen büyü
bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular
nelerse ki yaşamak sözünü asi kılan
nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala.
Denedim. Soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara
sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan
ipte boynum, ağzım şehvet yalaklarında
çapraştım, and içip ayna kırdım
doğadan bir vahiy bekledimse boşuna
baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı
hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.
Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum:
Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.
İsmet Özel

Evet, İsyan

Demirden sağnaklar altında uyur sevdiğim
göğsünde hazin ayak izleri eski Şubatların
onu yaralar kıpırdatıyor
ve o sertelmektedir yaralardan
....

İsmet Özel

YAĞMUR KAÇAĞI
elimden tut yoksa düşeceğim
yoksa bir bir yıldızlar düşecek
eğer şairsem beni tanırsan
yağmurdan korktuğumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni  götürecek yoksa beni
...

Atilla İlhan

ÇARESİZLİK 
Çaresizliğin en amansız olduğu yerdeyim şimdi
İlk defa sevmenin tarif edilmez korkuları içindeyim
Uykusuz gecelerin yorgun sabahlarında seni düşünüyor
Ve korkularla yine sana doğru koşuyorum
Hep aynı soru düşüncemde “ya severse”
O zaman neler olabileceğini düşünmek korkutuyor beni
İlk defa yenileceğimi anlıyorum

.
.
.
.
Susmak…
Susmak…
Korkudan ölünceye kadar…


Ümit Yaşar Oğuzcan



Amentü

İnsan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm ecza uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.

....
Budur 
işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku 

...


İsmet Özel (1944)




ACIYOR 

Mutsuzlukdan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun
Sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık
Onlarda orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak

En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi 
Kahkahası gün ışığına vurup da
öteden beri yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün işhanlarının tarihçesi
sevgim acıyor

Yazık sevgime diyor birisi 
Güzel gözlü bir çocuğun bile 
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar

Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
İlkbahar geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse 

Eylül toparlandı gitti işte 
Ekim filanda gider bu gidişle 
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar 

Turgut UYAR






İki Kalp

İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.

Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde gösterisi zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.

Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Cemal Süreya


Yorumlar

Popular Posts

KAMUOYU – WALTER LIPPMANN (1922)

“İnsanların toplum gerçeklerine tepki olarak nasıl davrandıklarını bilmiyoruz.  Bizim tek bilebileceğimiz insanlara sunulan yetersiz, eksik resme karşı tepki olarak gösterdikleri davranışlardır.”   Kamuoyu (Public Opinion)  kitabının yazarı Walter Lippmann döneminin önemli bir gazetecisidir. 1922 yılında yayımlanan bu eser ile kamuoyu hakkındaki görüşlerini ortaya koymuştur. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Başkan Wilson’un yaptığı barış anlatması Amerika toplumu tarafından büyük tepki görmüş ve bu nedenle antlaşma kongre tarafından engellenmiştir. Bu olay Amerikalı bilim adamlarının dikkatlerini kamuoyu üzerine çevirmelerine zemin hazırlamıştır. Böylece kamuoyu fikri entelektüel ilgi alanından çıkarak insan faaliyetlerinin çerçevesi, düşünceleri ve tepkileri dikkate alınarak deneysel araştırmalara konu olmaya başlamıştır. Lippmann’ın kamuoyunu açıklamaya yönelik ortaya koyduğu kavramlarda ve öne sürdüğü fikirlerde psikoloji ve bireyi merkeze alan sosyal psi...

SİYASAL İLETİŞİM - DÜNYADA SİYASAL İLETİŞİM UYGULAMALARI

Erol Çankaya tarafından yazılan ve İmge Kitapevi tarafından 2015 yılında basılan Siyasal İletişim kitabının II bölümü, “Dünyada Siyasal İletişim Uygulamaları” başlığı altında ABD, İngiltere ve Fransa örneklerini sunmuştur. Teknolojinin gelişmesi ve yeni kitle iletişim araçlarının hayatımıza girmesiyle siyasal iletişim uygulamalarında çağa ayak uydurarak değişim göstermiştir. 1952 yılında Rosser Reeves televizyonun siyasal yaşamda oynayabileceği rolün bilincine varan ilk insandır. Televizyon ile birlikte siyasal reklamın insanların yaşamlarına bu kadar müdahil olması beraberinde ahlaki sorunları da getirmiştir. Kitle iletişim araçlarıyla yazılarak halka sunulan yalan yanlış bilgiler bir süre sonra kitlelerin bu kaynaklara güven ve inancını sarsmaya başlamıştır.  Mill, bu yöntemin yerine “kişisel ikna” olarak adlandırdığı yeni bir yöntem getirerek bireyleri toplumsal ortamdaki yaşam öğelerini kullanarak etkilemeyi amaçlamıştır. Keane’nin bu konu hakkındaki görüşleri önemlidir: “siy...

Kitap Özeti: Sorunlu Okul Çocuğu - Alfred Adler

Sorunlu Okul Çocuğu kitabı Alfred Adlerin eseridir. Kitabın birinci basımı Ağustos 1996 yılında Cem Yayınevinden çıkmıştır. Kitabın özgün adı Die Seele des schwer erziehbaren Schulkindes’dir. Alfred Adler, 1870 yılında Viyana’da dünyaya gelmiştir. Tıp okuduktan sonra hekimlik yapmış, daha sonrasında ise Freud ile tanışarak onun çalışmalarında bulunmuştur. Adler, 1911 yılında Freud’dan ayrılarak psikanalizin sosyal psikolojik yanı üzerine çalışmıştır. Adler, sosyal ilgi’nin temel rol oynadığı bir teori geliştirmiştir. Adler, çocukluk döneminde hastalıklar, kıskançlık, kendini çirkin görme ve annesi tarafından reddedilme duyguları ile mücadele etmiştir. Adler, kendini annesinden ziyade babasına daha yakın hissetmiştir. Bu Freud’un Ödipal karmaşasını reddetmesine sebep olmuştur. Adler, ailesi tarafından başarısız olarak değerlendirilen bir çocukken sonrasında çok gayret göstererek büyük başarılara imza atmıştır. Adler’in yaşadığı bu deneyim, bireylerin sahip olduğu aşağılık hissini...